Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, transferle ilgili açıklamalarda bulundu ve Aziz Behich ile Emre Akbaba ile ilgilendiklerini ancak transfer edemediklerini söyledi.
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, FB TV’deki “Camiaya sesleniş” programında transfer dönemi ile ilgili konuştu ve Aziz Behich ile ilgilendiklerini kaydederken, Tolga Ciğerci ve Jailson transferine açıklık getirdi.
“TOLGA CİĞERCİ VE JAILSON, LİSTEMİZDE YOKTU”
Comolli’nin “100 kişilik transfer listesinin olduğunu açıklamasının” suistimal edildiğini kaydeden Koç, “100 oyuncu konusu da ciddi anlamda suistimal edildi. Biz bu kadar FFP sıkıntısı olan bir kulüp olarak transfer için 100 oyuncu bakmıyoruz. Bu takımın geleceği için oyuncu bakıyoruz. Arzu edip alamadığımız oyuncular da oldu. Bizim imkanlarımız, bayramdan sonra yaptığımız iki satıştan sonra arttı. Sadece yaptığımız bir Fernandao satışıyla Slimani ve Ayew’i aldık. İnsanlar bunu göz ardı ediyor. Sportif Direktör’ümüze hakaret edebiliyorlar. Bazı spor yazarları hırsız bile diyebiliyor” ifadelerini kullandı.
“SON GÜNLERDE G.SARAY’DAN AYRILDI”
Tolga Ciğerci ve Jailson’un transfer listesinde olmadığını belirten başkan, “Bu 100 kişilik oyuncu listemiz hala devam ediyor. Tolga Ciğerci, Jailson, bu 100 kişilik oyuncu listesinde yoktu. Yapılan veya yapılmayan tüm transferlerin sorumlusu Cocu, Ali Koç, Comolli ve Semih Özsoy’dur. Tolga Ciğerci, son dakika fırsatı olarak geldi. Son günlerde Galatasaray’dan ayrıldı zaten” dedi.
“AZİZ BEHICH İLE İLGİLENMİŞTİK, EMRE AKBABA…”
Aziz Behich, Emre Akbaba ve bir 10 numara ile görüştüklerini ancak transferi gerçekleştiremediklerini söyleyen Ali Koç, “İsteyip de alamadığımız oyuncular oldu. Aziz Behich ile ilgilenmiştik. Emre Akbaba konusunu zaten biliyorsunuz. Onun dışında 10 numara için bir oyuncuya bakmıştık. İsmini veremem. Ama olmadı o” bilgilerini aktardı.
Gizli hamleleri ortaya çıktı! Türkiye harekete geçti
İdlib’deki katliam endişesi, Akdeniz’de on yıllarca sürecek “enerji savaşları” için yapılan hamleleri gizliyor. ABD bölgeye komuta gemisi, İngilizler ise nükleer denizaltı gönderiyor. Savaş gemilerini sondaj gemileri takip edecek. Önce ABD sonra da Fransız, İngiliz, İtalyan şirketleri doğalgaz zengini bölgede sondaja başlıyor.
Halen İdlib’deki taşeron teröristler ve sivil katliamı üzerinden gündem yaratılırken, dünyanın üçüncü büyük doğalgaz rezervinin bulunduğu Doğu Akdeniz’deki yoğunlaşma gözlerden kaçırılıyor. Akdeniz’deki bu yoğunluğun perde arkasında ise enerji konusunda sonbaharda yaşanacak gelişmeler var. 28 Eylül’de EXXON Mobil doğalgaz arama faaliyetlerini başlatacak. Yine Total, Shell, Eni, Qatar Gas, Noble Enerji, Kogas’ın da bölgede sondajlara peyderpey başlaması planlanıyor. Bir yandan da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Fransa’ya deniz üssü ve hava üssü kullanım izni verdi.
TÜRKİYE HAREKETE GEÇTİ
Amerika da GKRY’den üs talebinde bulundu. Bu gelişmeler karşısında Yunanistan ve GKRY’nin korkulu rüyası ise Türk donanması. Türkiye, donanmasıyla olası hak ihlallerine karşı teyakkuzda bulunurken Doğu Akdeniz’de Barbaros sismik araştırma gemisinin raporu doğrultusunda tespit edilen en verimli sahada sonbaharda milli arama gemisi Fatih ile aramaları başlatacak. Türkiye’nin henüz Akdeniz’deki enerji kavgası görünür olmadan GKRY’nin gasp ettiği tartışmalı alanlardan doğalgaz sondajını başlatmasının bu doğrultuda yapılacak en doğru hareket olacağı, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini pekiştireceği değerlendiriliyor.
AKDENİZ’DE ARTAN TRAFİK
Halen çok sayıda savaş gemisinin demirlediği Doğu Akdeniz’e yeni gemi sevkiyatları sürüyor. İngiltere’nin bir adet nükleer denizaltısı rotasını Akdeniz’e çevirdi. Amerika, 6. Filosunun Komuta Kontrol Gemisi USS Mount Witney de Selanik’teki fuara katılım bahanesiyle bölgeye intikal ettiriyor. Halen 2 adet Tomahawk füzesi yüklü destroyerini ve bir nükleer denizaltısını Akdeniz’de tutan Amerika’nın komuta kontrol gemisini bölgeye yaklaştırması, İdlib’deki kimyasal saldırı senaryolarına karşı hazırlık olarak değerlendiriliyor. Fransa ise uzunca bir süredir savaş gemisini Doğu Akdeniz sularında yüzdürüyor. Halen NATO Deniz Daimi Görev Grubu üç gemiyle Akdeniz’de görev yaparken diğer üye ülkeler de aralıklarla destek olarak gemi ekliyor. Rusların da Akdeniz’deki varlığı her geçen gün artıyor.
RUM KESİMİNDE ÜSLENİYORLAR
Doğu Akdeniz’de Suriye bahanesiyle yoğunlaşan bu güçlerin önümüzdeki 10 hatta 100 yıllık planlamalar dahilinde attıkları bazı adımlar da dikkat çekiyor. Fransa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile 2007 yılında yaptığı anlaşma kapsamında bu ay hem deniz üssü hem de hava üssü kullanım hakkı aldı. Amerika da GKRY’den, üslerini kullanmak üzere girişimlerde bulunuyor. İngiltere ise zaten GKRY’de deniz ve hava üslerine sahip. Üsler konusunda dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise GKRY’nin Limasol Limanı’nı Suriye’de sözde kavgalı Rusya, ABD ile birlikte kullanıyor olması.
PERDE ARKASINDA ENERJİ VAR
Oluşan bu tablonun perde gerisinde ise, kısa bir süre önce ortaya çıkan dünyanın üçüncü büyük doğalgaz rezervinin varlığı yatıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için, geçici üsler verdiği tüm bu ülkelerin varlığı, GKRY’ye enerji bağlamında verilen desteğin bir delili olarak yansıtılıyor. Halen Basra Körfezi’nde petrolün yüzde 60’ına el koyan batılı güçler, Doğu Akdeniz’deki zengin doğalgaz rezervi için şimdiden bu bölgeyi mesken tutmuş görünüyor.
TÜRK DONANMASI KORKUSU
Amerikan Exxon Mobil 28 Eylül’de 10 numaralı sahada sondaj faaliyetlerine başlıyor. Yine Total, Eni, Shell, Noble Energy, Kogas, Qatar Gas da GKRY’nin tek taraflı münhasır ekonomik bölge ilan ettiği enerji sahalarında sonbaharda doğalgaz arama faaliyetlerine başlaması beklenen diğer şirketler. Bunlardan Türkiye ile iyi ilişkilere sahip Katar’ın petrol şirketlerinden Qatar Gas ise GKRY’de düzenlenen toplantılara şu ana kadar katılmadı ve arama yapacağına dair herhangi bir çalışması da gündeme yansımadı. Bununla beraber Akdeniz’de doğalgaz arama faaliyetleri sonbahardan itibaren yoğunlaşacak.
TÜRKİYE ÇEKİNCESİ
Akdeniz’de sonbahar hazırlıkları, Yunan ve Rum gazetelerine ise kaygılarla bir arada yansıyor. Yunan ve Rum gazeteciler “Doğu Akdeniz’de ilk bakışta belli olmayan bir savaşın geliştiği” tespitlerine yer verdikleri makalelerinde, “Bir yerde enerji kaynakları keşfedildi mi, bıçaklar çıkar. Doğu Akdeniz’de bıçaklar yerine birçok ülkenin savaş gemileri çıkıyor” diyerek, Akdeniz’deki gemi hareketliliğini sonbahar aylarında başlayacak sondaj faaliyetlerine bağlıyorlar. Atina ve Lefkoşa’nın en büyük kaygısının da Türk donanması olduğu gazetelere yansıyan bir diğer tespit. Türkiye, hak ihlali yapan İtalyan ENİ’nin doğalgaz arama gemisini engellemiş ve arama yapmasına izin vermemişti. Türk donanmasının olası benzer tepkilerinden duyulan endişe üst tondan ifade ediliyor.
SAHAYA İNİYORUZ
Türkiye, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunması konusunda kararlı bir duruş sergilerken, Türk donanması ise sonbaharda başlayacak doğalgaz arama faaliyetleri kapsamında olası oldubitti girişimlerine karşı teyakkuzda. Türkiye de doğalgaz arama ve sondaj gemileriyle de sonbaharda Doğu Akdeniz’de yoğun varlık gösterecek. Barbaros gemisiyle Akdeniz’de yapılan sismik araştırmalar sonucu elde edilen raporların değerlendirilmesi ardından en uygun bölgede sondaj faaliyeti başlatılacak. Türkiye, her ülkenin sahip olamadığı bir imkan olan milli sondaj gemisi Fatih ile Akdeniz’de doğalgaz çıkaracak.
Gece yarısı korkutan deprem. Afad’tan açıklama geldi. Allah yardımcımız olsun.
Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem Antalya’nın tamamında ve Burdur ile Isparta’nın bazı ilçelerinde de hissedildi
Afet ve Acil DurumYönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) aktardığı bilgiye göre, Antalya’nın Döşemealtı ilçesinde 02.02’te 4.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yerin 47 kilometre derinlikte gerçekleşen deprem, Antalya’nın tamamında ve Burdur ile Isparta’nın Antalya sınırındaki ilçelerinde de hissedildi
Yaklaşık yarım dakika süren deprem kısa süreliğine paniğe neden oldu.
Öte yandan, Kandili Rasathanesi verilerine göre ise deprem, Döşemealtı ilçesi, Ilıcaköy mahallesinde 4.8 büyüklüğünde 105 km derinlikte meydana geldi.
AFAD’DAN AÇIKLAMA: OLUMSUZ BİR DURUM YOK
Antalya Afet ve Acil Durum (AFAD) Müdürü Fevzi Timur, Döşemealtı ilçesinde 4,8 büyüklüğünde meydana gelen depreme ilişkin, jandarma, polis, 112 Acil Çağrı Merkezi ve kriz masası ekiplerine herhangi bir olumsuzluk bilgisi gelmediğini belirterek, “AFAD ekimizi de sahaya gönderdik. Arkadaşlarımız sahada inceleme yapacaklar fakat şu an için herhangi bir olumsuzluk yok.” dedi.
Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT), uzun yıllardır ilk kez, Meclis’te çoğunluğa sahip partilerin ortak gündem konusu haline geldi. Milletvekili sayısı 302’ye ulaşan dört parti, emeklilikte yaşa takılanların sorununun çözülmesi için aynı noktada buluştu. Yüz binlerce kişinin gözü, 1 Ekim’de açılacak Meclis’e çevrildi.
Yüz binlerce çalışanın beklediği emeklilikte yaş probleminin (EYT) ortadan kaldırılması muhalefet partilerinin ortak gündem konusu oldu. Habertürk’ten Ahmet Kıvanç’ın haberine göre 8 Eylül 1999 tarihinden önce kadın 20 yıl sigortalılık; erkek 25 yıl sigortalılık ve 5000 gün prim koşulunu yerine getirerek emekli olabiliyordu.
8 Eylül 1999 tarihinde 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile emeklilik yaşı artırıldı. Emeklilik yaşı, kademeli olarak kadınlarda 58, erkeklerde 60’a çıkartıldı.
2008 yılında yapılan ikinci değişiklikle de emeklilik yaşı kadın ve erkeklerde 2048 yılında 65’e çıkacak şekilde tekrar yükseltildi. Emekliliğe hazırlanan pek çok kişi bir gün farkla 2-3 yıl daha beklemek zorunda kaldı. Yasa değişikliğinin yapıldığı ilk yıllarda, kademeli yaş artışı konusunda toplumda bir konsensüs vardı. Doğrudan etkilenenlerin sesi cılız çıkıyordu. Zamanla prim gününü dolduranların sayısı arttıkça yaşı bekleyenlerin sesleri daha gür çıkmaya başladı. Önceki yasama dönemlerinde bazı muhalefet milletvekilleri münferit olarak yasa teklifleri verdi. Ancak, ilk defa muhalefet partileri, konuyu yeni yasama döneminin hemen başında gündeme getirdi.
DÖRT MUHALEFET PARTİSİ AYNI GÖRÜŞTE
Emeklilikte yaşa takılanlar konusunda ilk teklif, genel seçimlerde AK Parti ile ittifak yapan ve hükümet politikalarına geniş destek veren MHP’den geldi. MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, teklifi Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin talimatıyla hazırladığını vurguladı. Erdem’in ardından CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer ile İYİ Parti Muğla Milletvekili Metin Ergun, TBMM Başkanlığı’na yasa teklifi sundu. Tekliflerin ortak noktası, 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigortalı olarak çalışmaya başlayan kadınların 20, erkeklerin 25 yıl sigortalılık süresi ve 5.000 gün prim ödeme koşulunu yerine getirmeleri halinde yaşı beklemeden emekli olmaları yönünde.
DÖRT PARTİ MECLİS’TE ÇOĞUNLUĞU OLUŞTURUYOR
Meclis’te grubu bulunan dördüncü muhalefet partisi HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın da bu hafta içinde konuyla ilgili yasa teklifi hazırlayarak TBMM Başkanlığı’na sunması bekleniyor. Bu arada HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, geçen hafta yaptığı açıklamada, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili yasa teklifi hangi partiden gelirse gelsin destekleyeceklerini söyledi.
AK Parti TBMM’de 290 sandalyeye sahip bulunuyor. Emeklilikte yaşa takılanlara yönelik yasa teklifi veren CHP’nin 144, MHP’nin 50, İYİ Parti’nin 41 milletvekili bulunuyor. Teklife destek vereceğini açıklayan HDP de Meclis’te 67 milletvekili ile temsil ediliyor. Böylece, teklifi destekleyen partilerin toplam oyu 302’ye ulaşarak, çoğunluğu sağlıyor. TBMM, tatilin ardından 1 Ekim’de yeni yasama yılına başlayacak. Emeklilikte yaşa takılanların gözü kulağı yeni yasama yılında Meclis’te olacak.
38 YAŞINDA EMEKLİLİK OLACAK MI?
Muhalefet partilerinin tekliflerinde, 8 Eylül 1999 tarihi öncesinde sigortalı olanların, 5510 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış bulunan sosyal güvenlik kanunları hükümlerine göre gereken sigortalılık süresi, hizmet süresi ve prim gün sayısı koşulunu yerine getirenlerin yaşı beklemeksizin emekli edilmeleri öngörülüyor. Teklifler bu şekilde yasalaştığı takdirde, 1989 yılında 18 yaşında işe giren bir kadın 2019 yılında 38 yaşında emekli olabilecek. 1989’da 18 yaşında işe giren bir erkek de 2024 yılında 43 yaşında emekliliğe hak kazanabilecek.
FETÖ’nün, TSK’da olduğu gibi mahrem yapılanmaya gittiği ASELSAN’daki örgütlenmesi çözüldü. ByLock mesajları ile itiraflar üzerinden iz süren savcılık, ASELSAN’da, 900 kripto tespit etti. Şüphelilerin büyük çoğunluğu ihraç edildi.
FETÖ’nün, TSK’da olduğu gibi mahrem yapılanmaya gittiği ASELSAN’daki örgütlenmesi çökertildi. FETÖ, yerli savunma sistemlerini dışa bağımlıktan kurtarmak ve millileştirilmesi adına özellikle 2000’li yıllarının başından itibaren büyük atılımlar yapan, milli projeleri hayata geçiren ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN ve TÜBİTAK gibi kurumları hedef aldı. Örgüt, devletin tüm kurumları gibi kritik öneme sahip söz konusu kurumları da ele geçirdi. FETÖ, mensupları aracılığıyla yürütülen projelerle ilgili bilgileri örgüt hafızasında depoladı ve örgüt çıkarları için kullandı.
YİNE MAHREM ÖRGÜTLENME
15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan adli ve idari soruşturmalarla ASELSAN’ın da aralarında bulunduğu kurumlarda FETÖ’cü olduğu tespit edilenler ihraç edildi, haklarında dava açıldı. Ancak söz konusu kurumlardaki kriptolar hala deşifre olmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca FETÖ’nün, TSK, MİT, mülkiye, yargı ve emniyette olduğu gibi mahrem yapılanma şeklinde örgütlendiği ASELSAN yapılanmasına yönelik soruşturma derinleştirildi.
BYLOCK MESAJLARI ELE VERDİ
Yürütülen soruşturmalarla daha önce tespit edilen ASELSAN’daki örgüt üyelerinin “FETÖ üyeliği” suçundan yargılanmalarına devam edilirken, savcılık örgütün kripto haberleşme programı ByLock mesajları ile itirafçı ifadelerinin izini sürdü. ASELSAN yetkilileriyle koordineli bir çalışma yürüten savcılık bu yolla, hala görevde bulunan kriptoları da tek tek ortaya çıkarıyor.
İHRAÇ EDİLDİLER
Yapılan soruşturma neticesinde, devam eden davalar haricinde örgütün ASELSAN yapılanmasında 900 isim tespit edildi. Bunların büyük bir kısmının ihraç edilen ve açığa alınanlardan oluştuğu belirtildi. Örgütün ASELSAN yapılanmasını çözen soruşturma kapsamında şüphelilere yönelik peş peşe operasyonların yapılacağı vurgulanıyor.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Esad rejiminin İdlib’de kimyasal silah kullanması durumunda, ABD’nin daha önceki saldırılara oranla daha güçlü bir yanıt vereceğini ve konuyla ilgili olarak Fransa ve İngiltere’yle fikir birliğinde olduklarını söyledi.
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Esad rejiminin İdlib’de olası kimyasal silah kullanımına karşı uyarılarını yineledi. ABD’nin daha önce rejimin kimyasal silah kullanımı sonrasında Suriye’ye yönelik saldırılarını hatırlatan Bolton, bu kez cevaplarının çok daha güçlü olacağını söyledi.
Bolton, “Son günlerde, eğer üçüncü bir kimyasal silah kullanımı olursa, cevabımızın çok daha güçlü olacağı mesajını iletmeyi deniyoruz. İkinci saldırıda beraber hareket ettiğimiz İngiltere ve Fransa ile istişare halindeyiz. Onlar da kimyasal silah kullanımının çok daha güçlü bir cevapla sonuçlanacağını düşünüyorlar” ifadelerini kullandı.
Amerika Birleşik Devletleri, 2017’nin Nisan ayında Han Şeyhun kasabasında yaşandığı iddia edilen kimyasal saldırının ardından, rejime bağlı hedefleri vurmuştu. ABD’nin rejime karşı doğrudan ikinci saldırısı ise bu yılın Nisan ayında Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığına dair görüntülerin ortaya çıkmasından sonra gelmişti.
ABD saldırı sayısını açıkladı, Türkiye ateşkes çağrısı yaptı! BM’de peş peşe açıklamalar!
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Rusya ve Esad rejiminin İdlib’de 100’den fazla hava saldırısı düzenlediğini söyledi. Haley, Rusya ve İran’ın İdlib’de ateşkes teklifini kabul etmemesi ile ilgili de ‘Rusya ,İran ve Esed rejimi siyasi çözümle ilgilenmiyor. Türkiye bunu geçen hafta öğrendi” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu da BM Güvenlik Konseyinde İdlib’de bütün askeri operasyonlara son verilmesi ve ateşkes çağrısı yaptı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Rusya’nın talebi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Tahran’da yaptığı zirvenin sonuçlarını ve İdlib’deki gelişmeleri görüşmek üzere toplandı. Toplantıda söz alan İngiltere BM Daimi Temsilcisi Karen Pierce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Wall Street Journal’da (WSJ) yayımlanan makalesindeki uyarılara tamamen katıldıklarını, aynı kaygıları taşıdıklarını söyledi.
“TEK BİR ÜLKE ELLE TUTULUR PLAN SUNDU”
Pierce, “Rusya ve İran’ı bizimle çalışmaya çağırıyoruz.” dedi. BMGK oturumunda bir tek Türkiye’nin elle tutulur bir plan sunduğunu belirten Pierce, herkesi Türkiye’nin planı ile birlikte hareket etmeye davet etti.
“KİMYASAL SİLAH KULLANILIRSA GÜÇLÜ CEVAP VERECEĞİZ”
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, burada yaptığı konuşmada, Rusya ve Esed rejiminin İdlib’de 100’den fazla hava saldırısı düzenlediğini ifade etti.
İdlib’de kimyasal silah kullanılırsa güçlü cevap vereceklerini ve uyarılarının arkasında olduklarını söyleyen Haley, “Esed’in Suriye halkının geleceğini çalmasına izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Rusya, İran ve Esed rejiminin siyasi çözümle ilgilenmediğini öne süren Haley, ” Türkiye bunu geçen hafta öğrendi, İdlib’de ateşkes istedi ama Rusya ve İran, Türkiye’nin bu teklifini kabul etmedi.” ifadelerini kullandı.
Sinirlioğlu, İdlib’de bütün askeri operasyonlara son verilmesi ve ateşkes çağrısı yaptı.
“ÇATIŞMASIZLIK BÖLGELERİ KORUNMALI”
Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, rejimin kara ve hava saldırılarında kimyasal ya da konvansiyonel silah kullanmasının fark etmediğini, ayrım yapılmaması gerektiğini söyledi.
Sinirlioğlu, “Milyonlarca sivilin hayatının korunması uluslararası toplumun sorumluluğudur. Tahran zirvesinde de belirtmiştik tekrar ediyoruz çatışmasızlık bölgeleri korunmalı.” diye konuştu.
Suriye’de askeri sonuç olamayacağını belirten Sinirlioğlu, İdlib’deki durumun siyasi sürecin geleceğini de etkileyeceğini ifade ederek, “Türkiye olarak yanı başımızdaki şiddetin sona ermesi için çok çalıştık.” dedi.
Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia da Tahran zirvesinin sonuçları hakkında konseyi bilgilendirdi.
Nebenzia, İdlib’de on binlerce El Nusra ve DEAŞ üyesinin bulunduğunu ifade ederek Rusya, İran ve Türkiye’nin tüm Suriye’de terör kalıntılarını temizleme konusunda hemfikir olduklarını açıkladıklarını söyledi.
Suriye’deki krize siyasi çözüm dışında bir alternatif olmadığını belirten Nebenzia, ”Siyasi çözüme karar veren silahlı muhalifleri acilen teröristlerden ayırmaya ihtiyaç var ve bu çağrı uluslararası toplumun tüm üyelerine.” dedi.Nebenzia, Astana garantörü üç ülkenin BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ile anayasa komitesinin Cenevre’de en kısa sürede kurulması için istişareler yürüttüklerini de belirtti.
“BATI SİYASİ ŞANTAJ YAPIYOR”
Tahran zirvesinde Suriye’nin yeniden inşa edilmesinin de ele alındığını ve şartların bu durum için uygun olduğunu söyleyen Nebenzia, Suriye’de insani yardıma, mayınların temizlenmesine ve altyapının yeniden inşa edilmesine ihtiyaç olduğunu ancak Batı’nın bu konuda ”siyasi şantaj yaptığını” ifade etti.
Suriyeli mültecilerin ülkeye geri dönüşünün de ele alınan konular arasında yer aldığına dikkati çeken Nebenzia, ”Suriye hükümeti bilindiği gibi güvenlik garantileri verdi. Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için Türkiye ve İran ile uluslararası bir konferans düzenlenmesi için çalışıyoruz.” dedi.Nebenzia, Astana garantörü üç ülkenin bir sonraki toplantısının Rusya’da olacağını sözlerine ekledi.
Ankara kararını verdi: Suriyelilere kapılarımızı artık açmayacağız!
22 gün süren suskunluğun ardından Rusya’nın hava harekatı düzenlediği İdlib’de olası savaş sonucu yaşanacak göç dalgasına karşı Türkiye’nin alacağı tavır hakkında açıklamalarda bulunan TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Volkan Bozkır, Türkiye’nin kapasitesinin dolduğunu belirterek “Olumsuz senaryo gerçekleşirse, yeni bir göç dalgası olabilir.
Ama kapılarımızı açmamayı ve göç dalgasını Suriye topraklarında oluşturulacak kamplara yerleştirmeyi planlıyoruz” dedi.
İdlib’de Suriye ve destekçilerinin hava saldırıları devam ederken, TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Volkan Bozkır olası göç durumuna karşı Türkiye’nin alacağı karşı tavır hakkında açıklamalarda bulundu.
Bozkır, İdlib’de olumsuz senaryo gerçekleşmesi durumunda Türkiye’nin kapılarını açmamayı ve göç dalgasını Suriye topraklarında oluşturulacak kamplara yerleştirmeyi planlandığını belirtti.
Akşam’dan Pınar Işık Ardor’un sorularını yanıtlayan Bozkır, “Şayet bir göç dalgası olursa Suriye topraklarında çözüm üretmek için her türlü tedbiri alıyoruz. Orada düzeni kurabilecek imkân ve mekanizmalara sahibiz” diye konuştu.
“ATEŞKESİN SAĞLANMASI CİDDİ ÖNEM TAŞIYOR”
Gözler İdlib’te, tansiyon yüksek. Rusya ve Suriye rejim güçleri hafta başında saldırıya geçti, ardından Cuma günü, Tahran’da Türkiye, Rusya ve İran Devlet Başkanlarının katıldığı üçlü zirve toplandı. Zirve neyi değiştirdi? Önemi ne oldu?
Rusya, İran ve özellikle Türkiye, başından beri Suriye’de akan kanın durması ve çözümün sağlanması için samimi ve güçlü bir çaba ortaya koymakta. Amerika işin içinde güçlü bir şekilde yer almadığı için Suriye için oluşturulan koalisyon çok fazla etkili olamadı. Cenevre süreci de Suriye’nin geleceği ile ilgili başarılı sonuç alacak noktaya gelemedi. Ama Astana Zirvesi’nde bu 3 liderin aldıkları kararlar çözüme yönelik en önemli adımı teşkil etti. Arkasından Soçi’de alınan kararlar bir anlamda Cenevre sürecini de sonuç alınabilir hale getirdi. Astana ve Soçi’de bunları başarmış 3 lider bu kez Tahran’da, Suriye’deki gelişmelerle ilgili yeni kararlar aldılar. Zirve birçok yönüyle başarılı oldu. Bundan sonra uygulamasına bakacağız. İdlib’in ve bölgenin geleceği için, ateşkesin sağlanması ciddi önem taşıyor.
İdlib’e yönelik saldırılar sahadaki durumu daha da kötüleştiriyor. İdlib’in mevcut statüsünün korunması bu bakımdan gerekli.
“TÜRKİYE’NİN KAPASİTESİ DOLMUŞTUR”
İdlib, Suriye demografisinin küçük bir örneği gibi. Buradan teröristlerin temizlenmesinin titizlikle yapılması ve sivillerin can güvenliğini tehlikeye atacak adımlardan kaçınılması oldukça önemli. Bunun aksi yönünde adımlar terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmek olacaktır. Sivil can kayıplarının yanında, yeni bir göç dalgasının başlaması, yaşanan insani krizi daha da derinleştirecektir.
Türkiye’nin, daha fazla sivil can kaybına tahammülü yoktur. Ayrıca, Türkiye’nin yeni bir göç akımını karşılayacak kapasitesi de dolmuştur. Ben inanıyorum ki, bu zirvede alınan kararlar, tarafların, özellikle de Türkiye’nin hassasiyetleri göz önünde bulundurularak uygulanacak ve Astana ruhuna yakışır bir şekilde süreç ilerletilecektir.
Merkez Bankası’nın eylül ayı beklenti anketinde yıl sonu dolar kuru beklentisi 6,5938’e yükseldi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), beklenti anketinde 2018 yıl sonu dolar kuru beklentisi 6.5938 TL (önceki 5.9663 TL), gelecek 12 ay sonu dolar kuru beklentisi ise 7.0786 TL oldu.
TCMB Beklenti Anketi Eylül ayı sonuçlarına göre ay sonu TÜFE beklentisi yüzde 2,13, 2018 yıl sonu TÜFE beklentisi ise yüzde 19,61 oldu.
Önceki beklentiler sırasıyla yüzde 1,25, yüzde 16,45 seviyesindeydi.
Anket sonuçlarına göre Eylül sonu TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı beklentisi yüzde 21,44 oldu. Önceki anket döneminde beklenti yüzde 17,75 seviyesindeydi.
2018 yıl sonu cari denge beklentisi 49,67 milyar dolar açık şeklinde gerçekleşti
Bakan albayrak sert konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ”ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’ye nedensiz saldırısı sonrası dünya kendini Washington’ın ekonomik gücünden korumalı. ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, NATO üyesi bir ülkenin ekonomisine alenen yaptırımlar ve tarifelerle saldırdı. Türk ekonomisi, negatif propaganda ve finansal sistemine yapılan saldırılar karşısında gücünü ortaya koydu” dedi. Bakan Albayrak, Amerikan Foreign Policy dergisi için “ABD’nin küresel ekonomiyi yönetmesine güvenilemez” başlıklı İngilizce bir makale kaleme aldı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye yönelik saldırısının ardından dünyanın kendini Washington’ın ekonomik gücünden koruması gerektiğini vurguladığı makalesinde Albayrak, şu tespitlere yer verdi: “Bu ağustos ayında Türkiye ekonomisi küresel haberlerin ana konusu oldu. Bunun sebebi, global ekonomik sistemdeki en büyük oyuncu olan ABD tarafından Türk ekonomisine yapılan sistematik saldırıydı. Bu, Türkiye ve ABD arasındaki ittifak tarihinin en hayal kırıcı anlarından biri oldu. ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, NATO üyesi bir ülkenin ekonomisine alenen yaptırımlar ve tarifelerle saldırdı.”
Bakan Albayrak, söz konusu saldırının döviz kurlarında dalgalanmalara yol açmasına karşın nihayetinde Türk ekonomisinin güçlü temellerini ortaya koyduğunun altını çizerken, “Türk ekonomisi, negatif propaganda ve finansal sistemine yapılan saldırılar karşısında gücünü ortaya koydu. Türk lirasında geçen ay yaşanan değer kaybına, hiçbir ekonomik göstergenin ya da makroekonomik verinin neden olmadığını vurgulamak önemli. Bu süreçte, Türkiye’nin finansal yapısı ve bankacılık sisteminde, önemli hiçbir değişiklik yaşanmadı” değerlendirmesini yaptı.
TCMB’nin bağımsızlığı ve etkinliği, hükümetin önceliği vurgusu
Türk hükümetinin yatırımcı dostu bir ortam yaratmak konusunda kararlı olduğunu ifade eden Albayrak, bu amaçla bazı ekonomik zayıflıkları ve potansiyel kırılganlıkları önlemek için gereken adımların atıldığını bildirdi.
Bakan Albayrak, makalesinde, ayrıca Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) bağımsızlığının, etkinliğinin ve parasal politikada lider rolünde kalmasının, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin son 16 yıldaki tüm hükümetleri için olduğu gibi bu hükümetin de öncelikleri arasında yer aldığını vurguladı.
Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) başvurmasının ajandasında olmadığını da kaydeden Albayrak, “Türkiye, şimdiye kadar olduğu gibi döviz rezervlerini uluslararası piyasalardan sağlamaya devam edecektir. Bizim hedefimiz Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırımları çekmeye devam etmesi ve küresel ekonomi için bir inovasyon, araştırma ve geliştirme merkezi haline gelmesidir” değerlendirmesinde bulundu.
TSK ve ÖSO askerleri, Suriye Tel Rıfat’taki Esad’a bağlı birlikleri ve PKK’lı teröristleri vurdu
Yerel kaynaklar, Suriye’de Halep’in kuzeyindeki Tel Rıfat’a ÖSO birliklerinin TSK desteğiyle operasyon başlattığını duyurdu. Rejim güçlerinin bugün askeri yığınak yaptığı ve zırhlı birlikler gönderdiği bölgede bulunan terör örgütü PKK’ya bağlı teröristlerin ve Esad birliklerinin operasyonda vurulduğu iddia etti.
Zeytin Dalı harekatıyla temizlenen Afrin’in doğusunda ve Halep’in kuzeyinde yer alan Tel Rıfat’taki terör mevzileri ve Esad rejimine bağlı birlikler bugün akşam saatlerinde roketlerle vuruldu. Yerel kaynaklar, bölgedeki ÖSO askerleri tarafından başlatılan operasyona, TSK’nın da destek verdiğini iddia etti.
Tel Rıfat’ın ilçe merkezinde bazı noktaların bu operasyonda vurulduğu duyuruldu.
ESAD O BÖLGEYE BUGÜN ZIRHLI BİRLİKLER GÖNDERMİŞTİ
Suriye’de Beşşar Esad rejimi ve destekçileri, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla terörden arındırılan bölgelerin karşısındaki cephe hatlarına bugün askeri yığınak yapmaya başlamıştı.
Sevkiyatlar, terör örgütü YPG/PKK işgalinde bulunan Deyr Cemal, Tel Rıfat, Ayn Dakne, Ahras, Harbil, Umgura, Umhuş bölgelerine ve Bab ilçesi karşısındaki Tadif bölgelerine yapıldı.
Rejim bölgeye piyade unsurlarının yanı sıra çok sayıda tank, zırhlı araç, top ve füze bataryası ve ağır silah da sevk etti.
Askeri sevkiyatlarda Esad rejimi, Bab ve Azez kentleri karşısında terör örgütü YPG/PKK ile ortak kontrol ettiği hattı güçlendirme çalışmalarını sürdürüyor.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Kabul edebilir veya detaylı bilgi alabilirsiniz.Kabul EDetaylı Bilgi
Çerez Politikası
Privacy Overview
This website uses cookies to improve your experience while you navigate through the website. Out of these, the cookies that are categorized as necessary are stored on your browser as they are essential for the working of basic functionalities of the website. We also use third-party cookies that help us analyze and understand how you use this website. These cookies will be stored in your browser only with your consent. You also have the option to opt-out of these cookies. But opting out of some of these cookies may affect your browsing experience.
Necessary cookies are absolutely essential for the website to function properly. This category only includes cookies that ensures basic functionalities and security features of the website. These cookies do not store any personal information.
Any cookies that may not be particularly necessary for the website to function and is used specifically to collect user personal data via analytics, ads, other embedded contents are termed as non-necessary cookies. It is mandatory to procure user consent prior to running these cookies on your website.