Gizli hamleleri ortaya çıktı! Türkiye harekete geçti

Gizli hamleleri ortaya çıktı! Türkiye harekete geçti

İdlib’deki katliam endişesi, Akdeniz’de on yıllarca sürecek “enerji savaşları” için yapılan hamleleri gizliyor. ABD bölgeye komuta gemisi, İngilizler ise nükleer denizaltı gönderiyor. Savaş gemilerini sondaj gemileri takip edecek. Önce ABD sonra da Fransız, İngiliz, İtalyan şirketleri doğalgaz zengini bölgede sondaja başlıyor.

Halen İdlib’deki taşeron teröristler ve sivil katliamı üzerinden gündem yaratılırken, dünyanın üçüncü büyük doğalgaz rezervinin bulunduğu Doğu Akdeniz’deki yoğunlaşma gözlerden kaçırılıyor. Akdeniz’deki bu yoğunluğun perde arkasında ise enerji konusunda sonbaharda yaşanacak gelişmeler var. 28 Eylül’de EXXON Mobil doğalgaz arama faaliyetlerini başlatacak. Yine Total, Shell, Eni, Qatar Gas, Noble Enerji, Kogas’ın da bölgede sondajlara peyderpey başlaması planlanıyor. Bir yandan da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Fransa’ya deniz üssü ve hava üssü kullanım izni verdi.

TÜRKİYE HAREKETE GEÇTİ

Amerika da GKRY’den üs talebinde bulundu. Bu gelişmeler karşısında Yunanistan ve GKRY’nin korkulu rüyası ise Türk donanması. Türkiye, donanmasıyla olası hak ihlallerine karşı teyakkuzda bulunurken Doğu Akdeniz’de Barbaros sismik araştırma gemisinin raporu doğrultusunda tespit edilen en verimli sahada sonbaharda milli arama gemisi Fatih ile aramaları başlatacak. Türkiye’nin henüz Akdeniz’deki enerji kavgası görünür olmadan GKRY’nin gasp ettiği tartışmalı alanlardan doğalgaz sondajını başlatmasının bu doğrultuda yapılacak en doğru hareket olacağı, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerini pekiştireceği değerlendiriliyor.

AKDENİZ’DE ARTAN TRAFİK

Halen çok sayıda savaş gemisinin demirlediği Doğu Akdeniz’e yeni gemi sevkiyatları sürüyor. İngiltere’nin bir adet nükleer denizaltısı rotasını Akdeniz’e çevirdi. Amerika, 6. Filosunun Komuta Kontrol Gemisi USS Mount Witney de Selanik’teki fuara katılım bahanesiyle bölgeye intikal ettiriyor. Halen 2 adet Tomahawk füzesi yüklü destroyerini ve bir nükleer denizaltısını Akdeniz’de tutan Amerika’nın komuta kontrol gemisini bölgeye yaklaştırması, İdlib’deki kimyasal saldırı senaryolarına karşı hazırlık olarak değerlendiriliyor. Fransa ise uzunca bir süredir savaş gemisini Doğu Akdeniz sularında yüzdürüyor. Halen NATO Deniz Daimi Görev Grubu üç gemiyle Akdeniz’de görev yaparken diğer üye ülkeler de aralıklarla destek olarak gemi ekliyor. Rusların da Akdeniz’deki varlığı her geçen gün artıyor.

RUM KESİMİNDE ÜSLENİYORLAR

Doğu Akdeniz’de Suriye bahanesiyle yoğunlaşan bu güçlerin önümüzdeki 10 hatta 100 yıllık planlamalar dahilinde attıkları bazı adımlar da dikkat çekiyor. Fransa, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile 2007 yılında yaptığı anlaşma kapsamında bu ay hem deniz üssü hem de hava üssü kullanım hakkı aldı. Amerika da GKRY’den, üslerini kullanmak üzere girişimlerde bulunuyor. İngiltere ise zaten GKRY’de deniz ve hava üslerine sahip. Üsler konusunda dikkat çeken bir diğer ayrıntı ise GKRY’nin Limasol Limanı’nı Suriye’de sözde kavgalı Rusya, ABD ile birlikte kullanıyor olması.

PERDE ARKASINDA ENERJİ VAR

Oluşan bu tablonun perde gerisinde ise, kısa bir süre önce ortaya çıkan dünyanın üçüncü büyük doğalgaz rezervinin varlığı yatıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için, geçici üsler verdiği tüm bu ülkelerin varlığı, GKRY’ye enerji bağlamında verilen desteğin bir delili olarak yansıtılıyor. Halen Basra Körfezi’nde petrolün yüzde 60’ına el koyan batılı güçler, Doğu Akdeniz’deki zengin doğalgaz rezervi için şimdiden bu bölgeyi mesken tutmuş görünüyor.

TÜRK DONANMASI KORKUSU

Amerikan Exxon Mobil 28 Eylül’de 10 numaralı sahada sondaj faaliyetlerine başlıyor. Yine Total, Eni, Shell, Noble Energy, Kogas, Qatar Gas da GKRY’nin tek taraflı münhasır ekonomik bölge ilan ettiği enerji sahalarında sonbaharda doğalgaz arama faaliyetlerine başlaması beklenen diğer şirketler. Bunlardan Türkiye ile iyi ilişkilere sahip Katar’ın petrol şirketlerinden Qatar Gas ise GKRY’de düzenlenen toplantılara şu ana kadar katılmadı ve arama yapacağına dair herhangi bir çalışması da gündeme yansımadı. Bununla beraber Akdeniz’de doğalgaz arama faaliyetleri sonbahardan itibaren yoğunlaşacak.

TÜRKİYE ÇEKİNCESİ

Akdeniz’de sonbahar hazırlıkları, Yunan ve Rum gazetelerine ise kaygılarla bir arada yansıyor. Yunan ve Rum gazeteciler “Doğu Akdeniz’de ilk bakışta belli olmayan bir savaşın geliştiği” tespitlerine yer verdikleri makalelerinde, “Bir yerde enerji kaynakları keşfedildi mi, bıçaklar çıkar. Doğu Akdeniz’de bıçaklar yerine birçok ülkenin savaş gemileri çıkıyor” diyerek, Akdeniz’deki gemi hareketliliğini sonbahar aylarında başlayacak sondaj faaliyetlerine bağlıyorlar. Atina ve Lefkoşa’nın en büyük kaygısının da Türk donanması olduğu gazetelere yansıyan bir diğer tespit. Türkiye, hak ihlali yapan İtalyan ENİ’nin doğalgaz arama gemisini engellemiş ve arama yapmasına izin vermemişti. Türk donanmasının olası benzer tepkilerinden duyulan endişe üst tondan ifade ediliyor.

SAHAYA İNİYORUZ

Türkiye, Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunması konusunda kararlı bir duruş sergilerken, Türk donanması ise sonbaharda başlayacak doğalgaz arama faaliyetleri kapsamında olası oldubitti girişimlerine karşı teyakkuzda. Türkiye de doğalgaz arama ve sondaj gemileriyle de sonbaharda Doğu Akdeniz’de yoğun varlık gösterecek. Barbaros gemisiyle Akdeniz’de yapılan sismik araştırmalar sonucu elde edilen raporların değerlendirilmesi ardından en uygun bölgede sondaj faaliyeti başlatılacak. Türkiye, her ülkenin sahip olamadığı bir imkan olan milli sondaj gemisi Fatih ile Akdeniz’de doğalgaz çıkaracak.

GÜZEL HABER – ASELSAN büyük oranda temizlendi…

ASELSAN büyük oranda temizlendi.

FETÖ’nün, TSK’da olduğu gibi mahrem yapılanmaya gittiği ASELSAN’daki örgütlenmesi çözüldü. ByLock mesajları ile itiraflar üzerinden iz süren savcılık, ASELSAN’da, 900 kripto tespit etti. Şüphelilerin büyük çoğunluğu ihraç edildi.

FETÖ’nün, TSK’da olduğu gibi mahrem yapılanmaya gittiği ASELSAN’daki örgütlenmesi çökertildi. FETÖ, yerli savunma sistemlerini dışa bağımlıktan kurtarmak ve millileştirilmesi adına özellikle 2000’li yıllarının başından itibaren büyük atılımlar yapan, milli projeleri hayata geçiren ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN ve TÜBİTAK gibi kurumları hedef aldı. Örgüt, devletin tüm kurumları gibi kritik öneme sahip söz konusu kurumları da ele geçirdi. FETÖ, mensupları aracılığıyla yürütülen projelerle ilgili bilgileri örgüt hafızasında depoladı ve örgüt çıkarları için kullandı.

YİNE MAHREM ÖRGÜTLENME

15 Temmuz darbe girişiminin ardından başlatılan adli ve idari soruşturmalarla ASELSAN’ın da aralarında bulunduğu kurumlarda FETÖ’cü olduğu tespit edilenler ihraç edildi, haklarında dava açıldı. Ancak söz konusu kurumlardaki kriptolar hala deşifre olmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca FETÖ’nün, TSK, MİT, mülkiye, yargı ve emniyette olduğu gibi mahrem yapılanma şeklinde örgütlendiği ASELSAN yapılanmasına yönelik soruşturma derinleştirildi.

BYLOCK MESAJLARI ELE VERDİ

Yürütülen soruşturmalarla daha önce tespit edilen ASELSAN’daki örgüt üyelerinin “FETÖ üyeliği” suçundan yargılanmalarına devam edilirken, savcılık örgütün kripto haberleşme programı ByLock mesajları ile itirafçı ifadelerinin izini sürdü. ASELSAN yetkilileriyle koordineli bir çalışma yürüten savcılık bu yolla, hala görevde bulunan kriptoları da tek tek ortaya çıkarıyor.

İHRAÇ EDİLDİLER

Yapılan soruşturma neticesinde, devam eden davalar haricinde örgütün ASELSAN yapılanmasında 900 isim tespit edildi. Bunların büyük bir kısmının ihraç edilen ve açığa alınanlardan oluştuğu belirtildi. Örgütün ASELSAN yapılanmasını çözen soruşturma kapsamında şüphelilere yönelik peş peşe operasyonların yapılacağı vurgulanıyor.

FLAŞ HABER – Trump açık açık tehdit etti.

ABD uyardı: Cevabımız çok daha güçlü olur!

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Esad rejiminin İdlib’de kimyasal silah kullanması durumunda, ABD’nin daha önceki saldırılara oranla daha güçlü bir yanıt vereceğini ve konuyla ilgili olarak Fransa ve İngiltere’yle fikir birliğinde olduklarını söyledi.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, Esad rejiminin İdlib’de olası kimyasal silah kullanımına karşı uyarılarını yineledi. ABD’nin daha önce rejimin kimyasal silah kullanımı sonrasında Suriye’ye yönelik saldırılarını hatırlatan Bolton, bu kez cevaplarının çok daha güçlü olacağını söyledi.

Bolton, “Son günlerde, eğer üçüncü bir kimyasal silah kullanımı olursa, cevabımızın çok daha güçlü olacağı mesajını iletmeyi deniyoruz. İkinci saldırıda beraber hareket ettiğimiz İngiltere ve Fransa ile istişare halindeyiz. Onlar da kimyasal silah kullanımının çok daha güçlü bir cevapla sonuçlanacağını düşünüyorlar” ifadelerini kullandı.

Amerika Birleşik Devletleri, 2017’nin Nisan ayında Han Şeyhun kasabasında yaşandığı iddia edilen kimyasal saldırının ardından, rejime bağlı hedefleri vurmuştu. ABD’nin rejime karşı doğrudan ikinci saldırısı ise bu yılın Nisan ayında Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığına dair görüntülerin ortaya çıkmasından sonra gelmişti.

ABD ne için uğraşıyor? Kışkırtıcı Türkiye-Rusya-İran açıklaması

ABD saldırı sayısını açıkladı, Türkiye ateşkes çağrısı yaptı! BM’de peş peşe açıklamalar!

ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Rusya ve Esad rejiminin İdlib’de 100’den fazla hava saldırısı düzenlediğini söyledi. Haley, Rusya ve İran’ın İdlib’de ateşkes teklifini kabul etmemesi ile ilgili de ‘Rusya ,İran ve Esed rejimi siyasi çözümle ilgilenmiyor. Türkiye bunu geçen hafta öğrendi” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu da BM Güvenlik Konseyinde İdlib’de bütün askeri operasyonlara son verilmesi ve ateşkes çağrısı yaptı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Rusya’nın talebi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Tahran’da yaptığı zirvenin sonuçlarını ve İdlib’deki gelişmeleri görüşmek üzere toplandı.
Toplantıda söz alan İngiltere BM Daimi Temsilcisi Karen Pierce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Wall Street Journal’da (WSJ) yayımlanan makalesindeki uyarılara tamamen katıldıklarını, aynı kaygıları taşıdıklarını söyledi.

“TEK BİR ÜLKE ELLE TUTULUR PLAN SUNDU”

Pierce, “Rusya ve İran’ı bizimle çalışmaya çağırıyoruz.” dedi. BMGK oturumunda bir tek Türkiye’nin elle tutulur bir plan sunduğunu belirten Pierce, herkesi Türkiye’nin planı ile birlikte hareket etmeye davet etti.

“KİMYASAL SİLAH KULLANILIRSA GÜÇLÜ CEVAP VERECEĞİZ”

ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, burada yaptığı konuşmada, Rusya ve Esed rejiminin İdlib’de 100’den fazla hava saldırısı düzenlediğini ifade etti.

İdlib’de kimyasal silah kullanılırsa güçlü cevap vereceklerini ve uyarılarının arkasında olduklarını söyleyen Haley, “Esed’in Suriye halkının geleceğini çalmasına izin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Rusya, İran ve Esed rejiminin siyasi çözümle ilgilenmediğini öne süren Haley, ” Türkiye bunu geçen hafta öğrendi, İdlib’de ateşkes istedi ama Rusya ve İran, Türkiye’nin bu teklifini kabul etmedi.” ifadelerini kullandı.

Sinirlioğlu, İdlib’de bütün askeri operasyonlara son verilmesi ve ateşkes çağrısı yaptı.

“ÇATIŞMASIZLIK BÖLGELERİ KORUNMALI”

Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu, rejimin kara ve hava saldırılarında kimyasal ya da konvansiyonel silah kullanmasının fark etmediğini, ayrım yapılmaması gerektiğini söyledi.

Sinirlioğlu, “Milyonlarca sivilin hayatının korunması uluslararası toplumun sorumluluğudur. Tahran zirvesinde de belirtmiştik tekrar ediyoruz çatışmasızlık bölgeleri korunmalı.” diye konuştu.

Suriye’de askeri sonuç olamayacağını belirten Sinirlioğlu, İdlib’deki durumun siyasi sürecin geleceğini de etkileyeceğini ifade ederek, “Türkiye olarak yanı başımızdaki şiddetin sona ermesi için çok çalıştık.” dedi.

“ANAYASA KOMİTESİNİN KURULMASI İÇİN İSTİŞARELERİ SÜRDÜRÜYORUZ”

Rusya’nın BM Daimi Temsilcisi Vassily Nebenzia da Tahran zirvesinin sonuçları hakkında konseyi bilgilendirdi.

Nebenzia, İdlib’de on binlerce El Nusra ve DEAŞ üyesinin bulunduğunu ifade ederek Rusya, İran ve Türkiye’nin tüm Suriye’de terör kalıntılarını temizleme konusunda hemfikir olduklarını açıkladıklarını söyledi.

Suriye’deki krize siyasi çözüm dışında bir alternatif olmadığını belirten Nebenzia, ”Siyasi çözüme karar veren silahlı muhalifleri acilen teröristlerden ayırmaya ihtiyaç var ve bu çağrı uluslararası toplumun tüm üyelerine.” dedi.Nebenzia, Astana garantörü üç ülkenin BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura ile anayasa komitesinin Cenevre’de en kısa sürede kurulması için istişareler yürüttüklerini de belirtti.

“BATI SİYASİ ŞANTAJ YAPIYOR”

Tahran zirvesinde Suriye’nin yeniden inşa edilmesinin de ele alındığını ve şartların bu durum için uygun olduğunu söyleyen Nebenzia, Suriye’de insani yardıma, mayınların temizlenmesine ve altyapının yeniden inşa edilmesine ihtiyaç olduğunu ancak Batı’nın bu konuda ”siyasi şantaj yaptığını” ifade etti.

Suriyeli mültecilerin ülkeye geri dönüşünün de ele alınan konular arasında yer aldığına dikkati çeken Nebenzia, ”Suriye hükümeti bilindiği gibi güvenlik garantileri verdi. Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için Türkiye ve İran ile uluslararası bir konferans düzenlenmesi için çalışıyoruz.” dedi.Nebenzia, Astana garantörü üç ülkenin bir sonraki toplantısının Rusya’da olacağını sözlerine ekledi.

Ankara kararını verdi: Suriyelilere kapılarımızı artık açmayacağız!

Ankara kararını verdi: Suriyelilere kapılarımızı artık açmayacağız!

22 gün süren suskunluğun ardından Rusya’nın hava harekatı düzenlediği İdlib’de olası savaş sonucu yaşanacak göç dalgasına karşı Türkiye’nin alacağı tavır hakkında açıklamalarda bulunan TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Volkan Bozkır, Türkiye’nin kapasitesinin dolduğunu belirterek “Olumsuz senaryo gerçekleşirse, yeni bir göç dalgası olabilir.

Ama kapılarımızı açmamayı ve göç dalgasını Suriye topraklarında oluşturulacak kamplara yerleştirmeyi planlıyoruz” dedi.

İdlib’de Suriye ve destekçilerinin hava saldırıları devam ederken, TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Volkan Bozkır olası göç durumuna karşı Türkiye’nin alacağı karşı tavır hakkında açıklamalarda bulundu.

Bozkır, İdlib’de olumsuz senaryo gerçekleşmesi durumunda Türkiye’nin kapılarını açmamayı ve göç dalgasını Suriye topraklarında oluşturulacak kamplara yerleştirmeyi planlandığını belirtti.

Akşam’dan Pınar Işık Ardor’un sorularını yanıtlayan Bozkır, “Şayet bir göç dalgası olursa Suriye topraklarında çözüm üretmek için her türlü tedbiri alıyoruz. Orada düzeni kurabilecek imkân ve mekanizmalara sahibiz” diye konuştu.

“ATEŞKESİN SAĞLANMASI CİDDİ ÖNEM TAŞIYOR”

Gözler İdlib’te, tansiyon yüksek. Rusya ve Suriye rejim güçleri hafta başında saldırıya geçti, ardından Cuma günü, Tahran’da Türkiye, Rusya ve İran Devlet Başkanlarının katıldığı üçlü zirve toplandı. Zirve neyi değiştirdi? Önemi ne oldu?

Rusya, İran ve özellikle Türkiye, başından beri Suriye’de akan kanın durması ve çözümün sağlanması için samimi ve güçlü bir çaba ortaya koymakta. Amerika işin içinde güçlü bir şekilde yer almadığı için Suriye için oluşturulan koalisyon çok fazla etkili olamadı. Cenevre süreci de Suriye’nin geleceği ile ilgili başarılı sonuç alacak noktaya gelemedi. Ama Astana Zirvesi’nde bu 3 liderin aldıkları kararlar çözüme yönelik en önemli adımı teşkil etti. Arkasından Soçi’de alınan kararlar bir anlamda Cenevre sürecini de sonuç alınabilir hale getirdi. Astana ve Soçi’de bunları başarmış 3 lider bu kez Tahran’da, Suriye’deki gelişmelerle ilgili yeni kararlar aldılar. Zirve birçok yönüyle başarılı oldu. Bundan sonra uygulamasına bakacağız. İdlib’in ve bölgenin geleceği için, ateşkesin sağlanması ciddi önem taşıyor.

İdlib’e yönelik saldırılar sahadaki durumu daha da kötüleştiriyor. İdlib’in mevcut statüsünün korunması bu bakımdan gerekli.

“TÜRKİYE’NİN KAPASİTESİ DOLMUŞTUR”

İdlib, Suriye demografisinin küçük bir örneği gibi. Buradan teröristlerin temizlenmesinin titizlikle yapılması ve sivillerin can güvenliğini tehlikeye atacak adımlardan kaçınılması oldukça önemli. Bunun aksi yönünde adımlar terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmek olacaktır. Sivil can kayıplarının yanında, yeni bir göç dalgasının başlaması, yaşanan insani krizi daha da derinleştirecektir.

Türkiye’nin, daha fazla sivil can kaybına tahammülü yoktur. Ayrıca, Türkiye’nin yeni bir göç akımını karşılayacak kapasitesi de dolmuştur. Ben inanıyorum ki, bu zirvede alınan kararlar, tarafların, özellikle de Türkiye’nin hassasiyetleri göz önünde bulundurularak uygulanacak ve Astana ruhuna yakışır bir şekilde süreç ilerletilecektir.

(TÜ

FOTO GALERİ – Yunanistan karıştı! Çatışma var!

Yunanistan’ın Selanik kentinde Makedonya ile yapılan “isim anlaşmasını” protesto eden göstericiler ile polis arasında arbede yaşandı.

Bu yıl 83’üncüsü düzenlenen Uluslararası Selanik Fuarı’nın (TIF) açılış gününde kentin sembolü Beyaz Kule’de toplanan göstericiler, fuar alanına

Yunan bayrakları taşıyan yaklaşık 15 bin kişi, “Makedonya, Yunan’dır” sloganları attı.


Aralarında aşırı sağcı gruplar ve din adamlarının da bulunduğu göstericilerden bazılarının, polise taş ve havai fişeklerle saldırıda bulunması üzerine çevik kuvvet ekipleri, göz yaşartıcı gaz ve ses bombalarıyla karşılık verdi.

Aşırı uyuma nedenleri nelerdir? Aşırı uyuma nasıl önlenir? Aşırı uyuma zararlı mı?

Son zamanlarda herkesin sorunu uykusuzluk gibi gözükse de pek çok kişi bu durumun tam tersi yani aşırı uyuma problemi ile karşı karşıya. Aşırı uyuma zararlı mı? Aşırı uyuma hastalığı nasıl önlenir? aşırı uyu sebepleri neler? Aşırı uyuma sorununun çözümü var mı? İşte aşırı uyuma sorunu çekenler için kafalarındaki soru işaretlerini kaldıracak öneriler..

Uykusuzluk kadar aşırı uyumanın da hastalık habercisi olabileceğini belirten uzmanlar, kişinin iş ve sosyal yaşamına engel olması halinde mutlaka bir uzmana danışılmasını tavsiye ediyor. Aşırı uyumanın en çok uyku apnesinde ortaya çıktığını belirten uzmanlara göre, sorunun altında yatan hastalığın zamanında tedavi edilmesi önemli.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Barış Metin, uykusuzluk kadar aşırı uyumanın da bazı psikiyatrik hastalıkların habercisi olabileceğini söyledi.

UYKU SÜRESİ NE OLMALI?

Uyku süresinin kişiden kişiye değişen bir durum olduğunu belirten Doç. Dr. Barış Metin, “Gece 12 saate kadar uyuyan sağlıklı bireyler vardır. Aşırı uyumanın bir hastalık olarak kabul edilmesi için öncelikle gündüz kişinin fonksiyonlarını bozması iş ve sosyal yaşamına engel olması gerekmektedir. Gündüz saatlerinde aşırı uykululuk hissediyorsanız, engelleyemediğiniz uyku ataklarınız oluyorsa, çalışırken istemsiz uykuya dalıyorsanız mutlaka bir doktora gitmelisiniz” uyarısında bulundu.

UYKU APNESİ YA DA NARKOLEPSİ OLABİLİRSİNİZ!

Birçok hastalıkta aşırı uyuma görüldüğünü kaydeden Doç. Dr. Barış Metin, “En sık uyku apnesi denilen durumda aşırı uykululuk görüyoruz. Uyku apnesinde gece nefes durmalarına bağlı olarak verimli uyunamaz ve gündüz çok fazla uyuklama oluşur. Bunun yanında narkolepsi denilen hastalıkta ani bastıran uyku atakları olur. Parkinson hastalarında da hastalığın seyrine ve kulanılan ilaçların yan etkisine bağlı uyku atakları görülebilir. Bunların yanında özellikle psikiyatride kullanılan ilaçlar da yan etki olarak aşırı uyuma yapabilmektedir” dedi.

UZMANA BAŞVURMALI

Aşırı uyku halinin nedenlerinin çeşitli olduğunu belirten Doç. Dr. Barış Metin, “Hastanın sorununun tam olarak ne olduğu anlaşılmalıdır. Aşırı uyma halinde mutlaka uyku bozuklukları konusunda uzman bir doktora başvurulmalıdır” dedi.

Ağız kokusu neden oluşur? Ağız kokusu nasıl önlenir? Ağız kokusu ilacı var mı? Ağız kokusu giderme yöntemleri neler?

Pek çok kişinin korkulu rüyası olan ağız kokusu gidermek için ne yapmalı? Ağız kokusu ilaç ve ağız kokusu tedavisi için arayış içinde olanlara güzel haber! Uzmanlar ağız kokusu neden oluşur sorusunun cevabını verirken ağız kokusu giderme için yapılacakları da sıraladı. İşte ağız kokusu nasıl önlenir diye merak edenlere 10 öneri…

Ağız kokusu korkulu rüyanız olmasın! Ağız kokusu ile baş edebilmek sanıldığından daha kolay. İşte ağız kokusu gidermek için yapılması gerekenler…

Birçok insanın sorunu olan ağız kokusu, kişinin hem kendisini hem de çevresini rahatsız eden bir durum.Ağız kokusunun yenip içilen gıdalardan kaynaklanmasının yanı sıra bazı hastalıkların da habercisi olabileceğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Diş Hekimi Alper Çıldır, ağız kokusundan kurtulmak için önemli tavsiyelerde bulundu.

Diş çürükleri ve dişeti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içindeki enfeksiyon, bakteri üremesini artırdığı için daima ağız kokusuna neden olur. Bu nedenle mutlaka diş sağlığı ve bakımına önem verilmeli.

Düzenli olarak günde en az iki defa dişlerin fırçalanması ve ağız garagarası kullanılması büyük önem taşır.

Dişeti sağlığı da çok önemlidir. Yılda en az iki defa düzenli diş hekimi kontrolünde olarak dişeti sağlığı kontrol ettirilmeli.

Ağız içindeki eskimiş köprü ve diş protezleri zamanla gıda birikmesine yol açarak kötü kokulara neden olabilir. Bu nedenle protez ve köprüleri düzenli aralıklarla kontrol ettirmek; yenilenmesi gerekenleri değiştirmek, eksik olan dişlerin yerleri için gerekli tedavileri yaptırmak gerekir.

Tükürük akış hızını arttırmak, ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yollarından biridir. Tükürük akış hızını arttırmanın en kolay yolu da uygun sakızların çiğnenmesidir. Şeker hastalığı gibi bazı hastalıklarda, pek çok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan ağız kuruluğu ağız kokusuna neden olur.

Şekersiz sakız çiğnemek tükürük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Sakızların içerisinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antibiyotikler vardır.

En önemli unsur bol su içilmesidir.

SÜLEYMAN SOYLU AÇIKLADI – Ülkesine kesin dönüş yapan Suriyeli sayısı

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Suriyeli mültecilerin barındığı Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki geçici barınma merkezini ziyaret etti.

Bakan Soylu 2 yılda 245 bin Suriyelinin ülkelerine geri döndüğünü de açıkladı.BAkan Soylu: “(İdlib) Oradan saldırılarla başlayacak bir göç dalgasının sorumluluğu bize ait değildir. Bu da açık ve nettir. Biz bu insaniliğimizden vazgeçmeyeceğiz” dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 245 bin 300 Suriye vatandaşının 2 yılda ülkelerine geri döndüğünü açıkladı

Bakan Soylu, 3 bin 695 Suriyeli mültecinin barındığı Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki geçici barınma merkezini ziyaret etti. Bakan Soylu, mültecilerle bir araya geldiği ziyaret sonrası yaptığı açıklamada, 245 bin 300 Suriye vatandaşının 2 yılda ülkelerine geri döndüğünü belirtti. Sosyolojik açıdan en önemli göç olaylarından birisi ile karşı karşıya olunduğunu ifade eden Bakan Soylu, “Bu millet tarihi başarının altına imza atmıştır.
“BİZİM DERDİMİZ İNSANİYETTİR”

Bugün de yine aynı mesele, İdlib ve çevresinde oluşturulmaya çalışılıyor. Devletimiz bu konudaki tavrını hem toplantılarde hem dünyaya seslenmelerinde hem de değerlendirmelerinde açıkça ortaya koymaktadır. Bizim derdimiz insaniyettir. Bundan vazgeçmeyeceğiz. Burada oradan başlayacak bir göç dalgasının da sorumluluğu bize ait değildir. Açık ve net. Gerekli tedbirlerimizi aldığımızı söylemek isteriz. İnanıyoruz ki artık bu dünyayı da, Türkiye’yi de, orada yaşayan insanları da zora sokan bu davranış modellerinden vazgeçilsin isteriz. Umudumuz odur ki vazgeçilecektir” dedi.

“YARDIM EDENLERİ UNUTMAYIZ”

Dünyada güç göstermek isteyen ülkelerin arenasının mazlum insanların memleketleri olmaması gerektiğini ifade eden Bakan Soylu, “Burada güç sadece silah ve para ile sağlanabilecek bir hadise değildir. Gücü veren Allah’tır. Sabırla üzerimize düşeni gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Başarılı bir göç yönetimi ortaya koyduk. Bunu istismar etmek isteyenler oldu. Ve biz kurtuluş mücadelesinde hangi milletlerin kollarındaki bilezikleri satarak gönderdiklerini biliyoruz. Geçmişimizi unutmadık, asil bir milletiz. Yardım edenleri unutmayız” diye konuştu.

Bakan Soylu, gittikleri bütün uluslararası toplantılarda sözde büyük ülkelerin temsilcilerinin Suriye meselesi konuşulduğu zaman başlarının öne eğik olduğunu vurgulayarak, “İşin tiyatrosundalar. Bunu herkes biliyor. Bizim tüm Avrupa neredeyse 5’te 1’imiz kadar tüm Avrupa topraklarına yayılmış olan Suriyeli göçmenler konusunda aldıkları tavırlar ortadadır. Bizim sadece kendi sınırlarımızda değil, sınır ötesinde ortaya koyduğumuz irade de ortadadır. Bu süreç elbette arzu ettiğimiz ölçüce neticelenecektir. Orada huzur ortamı olduğu itibaren nasıl Fırat Kalkanı bölgesinde geri dönüş söz konusu olmuşsa, aynı şekilde oradaki her huzura kavuşulan bölgede geri dönüş olacaktır” dedi.

Dehşet – Ben şeytanım dedi ve dehşet saçtı

Dehşet! ‘Ben şeytanım’ deyip 2 kişiyi öldürdü

Başkent’te durakta otobüs bekleyen vatandaşlara “Siz Müslüman mısınız?” diye soran bir kişi, “Müslümanız” cevabını alınca “Ben de şeytanım” diyerek 4 kişiye ekmek bıçağıyla saldırdı.

Saldırıda 2 kişi hayatını kaybederken, 2 kişi yaralandı.

Olay, Ankara’nın Etimesgut ilçesinde 7 Eylül Cuma sabahı meydana geldi.

Edinilen bilgiye göre, sabah saatlerinde işe gitmek için otobüs durağında bekleyen vatandaşlar, Hakkı Ç. isimli şahsın bıçaklı saldırısına uğradı. Duraktaki vatandaşlar sağa sola kaçışırken, Mert K., Hayrullah A. ve ismi belirlenemeyen 2 kişi bıçak darbeleriyle yaralandı. Hakkı Ç., yere yığılan Mert K. ve Hayrullah A.’yı bıçaklamaya devam etti. Çevredeki vatandaşlar durumu hemen polis ve sağlık ekiplerine bildirdi. Kısa sürede olay yerine intikal eden sağlık ekipleri, ağır yaralanan Hayrullah A. ile ismi belirlenmeyen 2 kişiyi hastaneye kaldırırken, Mert K.’nın olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi.

Hastaneye kaldırılan Hayrullah A.’nın ise yolda tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı öğrenildi. Polis ekipleri, saldırganı etkisiz hale getirerek gözaltına aldı. Daha sonra olayın yaşandığı yerde çevre güvenliği alan polis, durumu Olay Yeri İnceleme Birimi’ne bildirdi. İnceleme ekipleri, olayda kullanılan bıçakla birlikte tüm delilleri titizlikle muhafaza altına alarak durumu savcıya bildirdi. Savcının olay yerinde yaptığı incelemelerin ardından Mert K.’nın cansız bedeni Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı. Gözaltına alınan saldırgan Hakkı Ç., emniyetteki ifadesinin ardından adliyeye sevk edildi. Hakkı Ç. çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak ceza evine gönderildi.

Olayın görgü tanıklarından esnaf Alim Köse, “Oraya gittiğimde ölü ve yaralılar vardı. Orada kanları görünce bir an korktum. Olayı arkadaştan öğrendim. Otobüs durağında bekleyenlere bıçakla rastgele saldırmış. Saldırgan ‘Sen Müslüman mısın?’ diye sormuş. Onlar da ‘Müslümanım’ deyince saldırmış. Orada bir kovalamaca yaşanmış. Yakaladığı kişilere bıçağı vurmuş. Biri kulübenin orada ölmüş. Saldırgan o kişiyi boynundan bıçaklayarak öldürmüş. Onu öldürdükten sonra diğerinin peşinden koşmaya başlamış. Lambaların orada diğer çocuğu tutup bıçaklayarak öldürüyor. Ondan sonra polis geldi ve şahsı etkisiz hale getirdi.

Olay yerinde kelepçeleyip gözaltına aldılar” ifadelerini kullandı.

Ölen Mert K’nın dayısı Eyüp Güneş, “Olayı ilk öğrendiğimizde farklı farklı şeyler söylendi. Daha sonra net olarak öğrendik ki birbirini hiç tanımayan 5 kişi otobüs durağında bekliyormuş. O sırada bir kişi yanlarına yaklaşmış ve ‘Sen Müslüman mısın?’ diye sormuş. ‘Müslümanım’ cevabını alınca, ‘Ben şeytanım’ demiş ve oradaki insanlara saldırmış. Birbirini hiç tanımayan 4 kişiyi bıçak darbeleriyle yaralamış. Yeğenimiz de olay yerinde vefat etti. Diğer arkadaşın da hastaneye giderken yolda öldüğünü öğrendik” şeklinde konuştu.

Dayı Güneş, “O şahıs böyle bir katliam yaptı ve bizleri yaktı. Bu olay bizi çok düşündürdü. Yurt dışında meydana gelen terör olayları gibi mi diye düşündük. Adalete güveniyoruz. Biz iki yıl önce kuzenini şehit verdik. İnşallah bu saldırgan gerekli cezayı alacaktır” diye konuştu.

Baba Erkan K. ise, “Saldırganın kanunlar çerçevesinde gerekli cezayı almasını istiyoruz” dedi.